V KİTAPLIK, Türkiye'de ve dünyada bir ilk olan V Platform’un Performans temelli karma çalışmalarının en yaratıcı etkinliklerinden biridir. Performansın en önemli iki türü olan Oyun ve Ritüel tüm canlılığıyla grubu sanatsal bir aktiveden ritüel yoluyla dönüşüme davet eder. V Kitaplık katılımcıları kitap okuyup, aldıkları etkiyi bir grup önünde performansa dökerler. Bu performans belirli bir fikir, duygu, bedensel his, beğeni veya rahatsızlıktan yola çıkabilir. Katılımcılar mizansen kurarak, kostüm veya ritüel objesi kullanarak veya duygusunu yansıtan bir müzik seçerek dramatik bir performans sergilerler. Burada Oyun’un dinamik zekası devrededir. Koşullandırılmamış bir zeka ile özgür bir dışavurum yapılması istenir. Bu performatif dışavurum her ne kadar eğlenceli olsa da, aslında ortaya konulan performans kişinin içsel dünyasında gizlenen bilgilerin dışarı çıkarılmasını sağlamaktadır. Grup içinde yapılan bu Performans, aslında tam bir Ritüel’dir, çünkü kişiyi koşullandırılmış yapısal kimliğinin dışına çıkarır. Bu noktadan sonra ritüelin şifalandırma ve dönüştürme gücü devreye girer. Dr. Aylin Doğan tarafından -eğer varsa- ortaya çıkan negatif içsel bilgi pozitif bilgiye dönüştürülmek üzere özel Quantum Enformasyon Şifası ve Tao Calligraphy Alanı Şifası uygulanır. Bu iki teknik de tamamen bilimsel teoriye dayanan ve Kaynak enerjisinin devreye sokulduğu, kişilerde çok yüksek dönüşüm sağlayan yeni sürüm şifa teknikleridir.
V
KİTAPLIK

V Kitaplık etkinlikleri maksimum 15 kişi ile sınırlıdır.
Katılımcıların katılım formunu doldurduktan sonra onaylanması gerekmektedir.
PERFORMATIF KİTAP OKUMA NEDİR?
Ranciere’nin “pasif ve aktif seyirci” ayrımını açıklayan Judith Butler, ima edilenin, sanat yapıtlarını tercüme etme yetisinde hepimizin eşit olduğu önermesi olduğuna dikkat çeker. Bu manada eserler, “yazarlarının hayal bile edemediği” olasılıklara gebedir. (Participation, 2006) Umberto Eco’nun ‘açık yapıt’ kavramı, bir yapıtın pek çok farklı şekilde alınabileceğini, alıcının kendi hisleri, kültürü, zevkleri veya yargıları ile eseri kendine has bir açıdan değerlendireceğini açıklar. (Açık Yapıt, 1962) Eco’ya göre, sanat eserinin her alınışı (reception) hem bir yorum, hem de bir performanstır; çünkü her alınışta eser, taptaze bir perspektif kazanır.
Burada çarpıcı olan okuyucuların eserle kuracağı yorumcu dialog’tur. Bu gerçek bir ilişkidir. Bu ilişkiden alınan hissi, ilişkinin ürettiği hayali ise performansla dışarı vurmak, benim “performatif okuma” kavramı ile size sunmak istediğim yepyeni bir olasılıktır. Bir hikayeyi okuyup, üzerine dramatik bir sahne kurmaya benzemez “performatif okuma”. Performatif okuma, performansın “şimdi ve burada”, “ele geçirilemeyen canlılık” ilkesini, daha doğrusu ontolojisinde var olduğu iddia edilen o “çılgıncasına yüklü şimdi”yi (Phelan, 1996) sizin aracılığınızla vareder.
Bir eseri okursunuz, çok sevdiğiniz bir karakterin içsel meselesi sizin de kafanızı meşgul etmeye başlar. Giydiği kıyafete öykünürsünüz, benzerini bulup giyersiniz. Yaşadığı aşka heveslenir, çevrenizdeki olasılıkları değerlendirirsiniz. Çok beğendiğiniz bir bağlama sözü vardır, alır onu kullanmaya başlarsınız. Kitapla kurduğunuz ilişki sayesinde, kitap anda yaşamaya devam eder. Eco’nun “hareket halindeki eser” kavramında açıklamaya çalıştığı gibi eserin içeriği sürekli olarak büyür, gelişir, kıvam kazanır; ve bu sizin performansınızla olur!
V Kitaplık projesi “performatif okuma” tanımını ortaya koyarak, herkese açık bir performans etkinliği yaratma konusunda bir ilktir. Özgürce ve kesintisiz olarak, hislerimizi, düşüncelerimizi, algımızı ortaya koymaya her zamankinden çok ihtiyacımız olduğu bu dönemde, sizleri kendinize ait sayısız keşifler yapacağınız, eğlenceli dolu bir yolculuğa davet ediyorum. Hayallere açılan V kapısında görüşmek üzere.
Kırmızı Pazartesi
Gabriel García Márquez
Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez'in 1981'de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya'da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin portresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.
